Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TANJU TOSUN

CHP'nin Dersim'le sınavı

Erdoğan'ın hafta içinde Dersim faciasıyla ilgili başlattığı tartışma, bir yönüyle Türkiye'de siyasal sistemin ve elitlerinin tarihsel hatalarıyla yüzleşmesine zemin hazırlarken, diğer yönüyle Kılıçdaroğlu yönetimindeki CHP'nin "yeni" olma iddiasının sınanmasına fırsat yaratıyor. Dersim faciasını bugünün politik gündemine taşımanın ardında hangi neden yatarsa yatsın, ortaya çıkan sonuç önemli. Kendi katında toplumdan bırakın özür dilemeyi, onu muhatap almayı bile zül addeden dünün "gerçek üstücü devlet" anlayışının ters yüz edilişine ilişkin tipik bir örnek olaya şahit oluyoruz.
Türk siyasal kültüründe devlet aklının toplum aklı karşısında her daim üstün olduğu, bu üstün aklın şartlar gerektiğinde kendi doğruları adına halkını telef etmekten çekinmediği bir ülkede yaşıyoruz. Dersim faciası başta olmak üzere, yakın tarihi de kapsayacak şekilde, devlet aklının toplumu homojenleştirme projelerinden, bugün projelerin tahribatından nasibini almış olanlardan özür dilemeye uzanan süreç, devlet aklının ehlileşmesi ve normalleşmesi adına önemlidir. Tabii ki yeterli değil. Devletin, sonuçları devleti utandıracak ve özür diletecek her türlü kolektif eylemlerine yapılan itirazları dikkate almak, siyaset üstü bir anlayışla bunların üzerine gitmek, demokratikleşme arayışındaki Türkiye'nin olmazsa olmazlarındandır. Bu konuda iktidar ya da muhalefet partisi olarak devlet aygıtının bir şekilde içinde bulunanlara tarihsel bir sorumluluk düşüyor. Erdoğan'ın özrü, devamının getirilmesi koşuluyla bu yolda atılan önemli bir adım olarak görülmeli ve muhalefetin de bu adımlara eşlik etmesi gerekli.

Yeni CHP, eski Dersim söylemi

Dersim-politika ilişkisi üzerine düşünüldüğünde şüphesiz konunun ilk muhatabı CHP. Facianın yaşandığı dönemde CHP'nin tek parti iktidarının hüküm sürmesi, bu aygıtın facianın yaşandığı dönemde devlet- parti özdeşliğinin öznesi olarak varoluşu, Dersim oklarının CHP'ye yönelmesine neden oluyor. CHP geçmişte kendisine bu konuda yüklenildikçe genellikle sessiz kalmayı tercih etmiş, sorunun kamuoyunda tartışılması yanlısı olmamıştır. Eski CHP'nin "Dersim'e fazla bulaşmama" şeklinde özetlenebilecek politik halet-i ruhiyesi dün CHP adına anlaşılabilir iken, bugün partinin yeni olma iddiası bu tavrı açmaza sokuyor. Sosyolojik tabanı ve liderinin Dersim'le olan bağını da düşündüğümüzde, CHP'nin bir sınavla karşı karşıya olduğu açık. Konu ne zaman Dersim'den açılsa, CHP'nin yaşananları yok saydığını ifade edip, partiye topyekûn bir haksızlık da etmemek gerekir. Son tahlilde meseleye bugünkü CHP'nin açmazı ve karşı karşıya olduğu sınav bağlamında bakılabilir.
CHP'li aktörlerin ve bazı yorumcuların, Erdoğan'ın Dersimi bugün tartışmayı açma nedenini CHP'yi köşeye sıkıştırma olarak takdim etmesi, ne Dersim gerçeğini ne de CHP'nin yeni olma iddiası üzerinden bu konudaki pozisyon alışını değerlendirmeyi anlamsız kılar. Veri bir durum olarak bakıldığında, sebebi ne olursa olsun Dersim'de bir facia yaşanmıştır. O dönemde devlet partisi olarak CHP tek parti iktidarı olarak işbaşındadır. Bu basit ilişkiden, "Dersim'de yaşananların sorumlusu CHP'dir" ya da "o dönemin koşulları ve devlete karşı başkaldırma Dersim hadisesini doğurmuştur" şeklindeki önermelerden birine, siyasi pozisyonumuz ve parti bağlarımıza göre katılabiliriz. Bu son derece doğal. Fakat özellikle CHP açısından mesele ikinci önermeye katılmakla bitmiyor. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, partinin yeni olma iddiası, dayandığı sosyolojik temeldeki Alevi unsurlar ve Kılıçdaroğlu'nun kimliği, bugünün CHP'sinin konuyla ilgili yeni şeyler söylemesi ve adım atmasını gerekli kılmakta.

CHP'nin açmazı

Dersim faciasının liderler arasında söz düellosu üzerinden siyasi kazanç tesis etmeye yarayacak bir yönü olmadığı gibi, bu tür bir yaklaşım dünün yanlışlarından ders alarak yarının daha kapsayıcı, kucaklayıcı demokratik sistemini tesis etmenin de önünü tıkayabilir. Bu yolu açma özellikle CHP için tarihsel sorumluluğu olan bir sınavdır.
CHP'nin bu yeni sınav başlangıcındaki en büyük açmazı, parti içindeki heterojen ideolojik yapıdır. Sorunun tartışılmasını Atatürkçülüğe ihanet olarak algılayan CHP elitleriyle, özür nedeniyle Erdoğan'ın tavrını destekleyen yerel aktörlerin bir arada bulunduğu, parti içinde evrenselci-ulusalcı sosyal demokrasi tartışması ile çağdaş-demokratik ideolojik-örgütsel yapılanmanın sürekli olarak ötelendiği bir partide, bir de gündem siyasi rakip tarafından belirlenince, CHP'nin hareket kabiliyeti zayıflıyor. Arşivlerin açılması, toprakların geri verilmesi talebini dillendiren Kılıçdaroğlu ile Erdoğan'ın özrünü destekleyen Diyarbakır İl Başkanı'nın bir arada bulunduğu partinin işinin hiç kolay olmadığını kabul etmek gerekir. Üstelik sorun İl Başkanı'nın görevden alınmasıyla da çözümlenmiş olmuyor.
Türkiye siyasetinde Dersim faciasına ilişkin geliştirilebilecek partilerüstü bir yaklaşım, barışçı, barıştırıcı, uzlaştırıcı, demokratik siyasetin inşa edilmesine zemin hazırlayacaktır.
Bu konuda parlamento içi ve dışındaki tüm siyasi aktörlere önemli görevler düşmektedir. Özellikle de CHP'ye. Dersim'i öteleyecek bir CHP'nin yeni olma iddiasının da pek gerçekçi olmayacağını eklemek gerekir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA